26 Mayıs 2013 Pazar

20 YILIN ÖYKÜSÜ





Röportaj günü Milliyet'ten Aydil ve Yasemin'le duygu yüklü anlar yaşadık. 
5. Kat sahibesine veda etmek üzere...
20 yıl... Dile kolay! O gün Yasemin yaşadığı son 20 yılı anlatırken kimi zaman gözyaşlarını tutamadı, kimi zaman kahkahalar attı, kimi zaman da sözler boğazına düğümlendi.
Müdavimleri bilir ki, Yasemin'in titiz işletmeciliği, sanatçı yönüyle mekana kattığı ruh ve yarattığı mönüler ile İstanbul'da kült olmuş bu mekan belleklerde hep ayrı bir yerde olacak.

19 Mayıs 2013 Pazar

ÜTOPYA OKULLARI HİP ATÖLYE İLE ÇALIŞMAYA BAŞLADI



2007 yılında bilinçli bir annenin oğluna istediği eğitimi verecek okulu bulamaması ve bu nedenle kendi okulunu açma kararı vermesi sonucunda yepyeni bir okul doğdu. Hem de diğerlerine hiç benzemeyen... Hayallerin ötesinde bir eğitim sistemine sahip, çocukların içinde mutlu olduğu, tüm kapıları doğaya açılan ütopik bir okul; ÜTOPYA İlköğretim Okulu.



Ütopya, Leman Çetin önderliğinde standart eğitim ve öğretim düzenine alternatif olarak kurulmuş, uluslararası yaklaşımla eğitim vermeyi benimseyen bir okul. Diğer okullardan en büyük farkı ise, çocuklara eğitim alırken de çocuk olma hakkı tanıması ve kendilerini tanıma imkan vermesi.
Basmakalıp eğitim anlayışından uzak. Yabancı dili yaşayarak öğretiyor ve 4 dil öğrenmelerine yardımcı oluyor. Erken yaşta dil öğreniminin önemine inanan Ütopya, dil öğrenmenin yanında Türk sınav sistemi gerçeğini de göz ardı etmiyor ve geliştirilmiş Milli Eğitim Bakanlığı eğitimi de veriyor.

Ütopya, her yıl hem öğretmenlerinin hem öğrencilerinin dünyanın önde gelen pedagoglarından mentorluk almalarını sağlıyor, uluslararası kongreler düzenliyor, koçluk desteği veriyor, yurtdışı gezileri yapıyor.

İçinde bulunulan ortamın eğitime doğrudan etkisi olduğunu düşünen okulun kurucusu Leman Çetin, her sınıfın kapısının bahçeye açılmasına, ormanla derslikleri bütünleştiren cam duvarlara ve her alanda özel ahşap kullanmaya özen göstermiş.






Özetle Ütopya, eğitime olan ütopik bakış açısıyla çok özel bir okul. Böyle bir okulun iletişim ajansı olarak Hip Atölye'yi seçmesi ise bizim için gurur verici.

Ütopya hakkında detaylı bilgi için:

http://www.utopyaokullari.com


9 Mayıs 2013 Perşembe

MİKA TUR MALTA BASIN GEZİSİ

Malta eriği, Malta şovalyeleri ve İngilizce dil okullarının ucuz olması dışında Malta hakkında çoğumuzun pek fikri olmasa da Akdeniz'de gidilesi bir ada olduğu hissiyatımız ortaktır.

Uçakla 2 saatlik mesafede olmasına rağmen bugüne kadar Türkiye'den çok sık uçak seferi olmaması, Malta'nın cazibesiyle tanışmamızı geciktirdi.

Ama neyse ki, “Orda bir ada var uzakta. Gitmesek de, bilmesek de ...” demeyeceğiz artık.



Çünkü Malta Adası artık çok daha yakın!

Sözü fazla uzatmadan, taze taze güzel bir haberi paylaşalım; Malta'ya Mayıs ayı itibariyle çok daha sık gider olacağız. Uçak seferlerinin artması ve Mika Tur'un her hafta düzenlediği turlar sayesinde artık bu adaya daha sık ayak basacağız.

Başka bir deyişle gezginler için Akdeniz'in sırlarını saklayan Malta yükselen trend olacak.

Mika Tur'un daha sık tur düzenlemeye başlaması ve Malta Turizm Bakanlığı'nın Türk turistler için yaptığı çalışmalar nedeniyle bir grup gazeteciyle Malta'yı ziyaret ettik.
Hip Atölye'den Nalan Miri Sözer, Star Gazetesi'nden Belma Toprak, Hürriyet Gazetesi'nden Esra Erdoğan, Milliyet Gazetesi'nden Aydil Durgun, Haber Türk Gazetesi'nden Nihat Hatipoğlu ile Malta'yı keşfettik.





Doğal güzelliklerini, adeta açık hava müzesi olan tarihi zenginliğini keşfettik, turizm otoriteleri, tur operatörleri ile buluşup yemekli sohbetlerde bilgi alışverişinde bulunduk. Gördüklerimizden, deneyimlediklerimizden Malta'ya gitmek için birçok cezbedici neden olmasından mütevellit Türkleri buraya yönelteceğinde hemfikir olduk.

Malta turizm otoritesi Francesca Vincenti “Tükiye'de araştırmalar, anketler yaptıklarını; Türk ziyaretçilerin beklentilerini ve karakteristik özelliklerini değerlendirdiklerini anlatıyor. Türkler hakkındaki bilgileri, taksi şoföründen resepsiyoniste, restoran işletmecilerinden rehberlere kadar herkesle paylaşıyorlarmış. Amaç, Türkler'i en iyi şekilde ağırlayabilmek...


Bu arada Francesca tanıdığımız ilk Malta'lı kadın olarak belleklerimizde kişiliğiyle de yer etti.
48 yaşında, torun sahibi, başarılı bir iş kadını.  Duygusal zekası yüksek, pozitif ve çok güzel bir kadın olmasının yanı sıra sörf, yelken, dağcılık gibi sporları profesyonel yapıyor. Kişisel sohbetimizde anneannesinin Giritli olması ve sörfü sevdiği için yazın Alaçatı'ya gelecek olması aramızda farklı bir bağ oluşturdu.


Francesca dışında yine bir turizm otoritesi Carlo Micallef ve Orange Turizm Grubu'ndan Anna Khomko ile de yemekli toplantılar yaptık. Özetle Malta'lıların Türk turizmi için heyecanına yakından tanık olduk.

 



Güneşi, sporu, eğlenceyi, tarihi ve dalmayı sevenler için Malta bakir bir ada.

Ülkede hava genellikle çok sıcak. Yıllık ortalama hava sıcaklığı 22 C civarında.

Güney Avrupa'da, Sicilya'nın güneyinde yer alıyor. Binlerce yıllık bir tarihe sahip olan Malta, bir takımadalar topluluğu. En büyük adalar olan Malta, Gozo ve Comino adalarının hepsi de tarihi dokuları, kendilerine has özellikleri ve masmavi denizleriyle eşsiz bir bütünlük oluşturmakta.
Özellikle Avrupalı turist ve lisan öğrencilerinin tercih ettiği bu adanın 30’u aşkın özel okulu var. 1996 yılından bu yana tüm dil programları Eğitim Bakanlığı’nın denetimine alınmış. Dil okulları İngiltere'nin neredeyse yarı fiyatına. Malta Adası aslında eğitim ve turizm adası olma yolunda.
















Başkent Valetta


Malta’da ilk görülmesi gereken yerlerden biri, tarih boyunca birçok ordunun işgaline uğramış olan, paylaşılamayan ve dünya mirası listesinde olan Valetta. Ülkenin başkenti de olan Valetta bir yarım ada görüntüsünde ve inanılmaz bir tarihi dokuya sahip. Şehir Malta Hükümeti’ne de ev sahipliği yapmakta. Katolik bir ülke olan Malta’da birçok görkemli katedral ve kilise var. Bunların en göz alıcıları Valetta’da bulunuyor. Ayrıca Valetta büyük limanıyla dünya denizciliğinde önemli bir yere sahip.

Sessiz Şehir Mdina
Malta’nın bir başka tarih beşiği Sessiz Şehir olarak anılan ve dar bir kapıdan yaya olarak girilen, hiçbir motorlu taşıtın giremeyeceği dar sokaklara sahip, tipik bir orta çağ şehri olan Mdina. St. Jean Şövalyeleri Malta’ya gelinceye kadar adaların başkenti olan Mdina Malta Adası’nın en yüksek tepesi üzerinde kurulmuş. 18. yy başında tüm şehir yenilenmiş olmasına rağmen Ortaçağ’ a ait karakteristik özelliklerini kaybetmemiş. Bu şehir, özellikle geceleri özel ışıklandırmasıyla seyrine doyum olmaz bir güzellik ortaya koyuyor. Sokaklarında tüylerinizin diken diken olabileceği ve kendinizi orta çağda hissedebileceğiniz Mdina’da, Malta’nın tarih boyu atlattığı badireler ve savaşları görsel olarak anlatan Malta Experince adlı sinevizyonu mutlaka izlemelisiniz. Mdina yakınında yer alan cam yapım atölyelerini de ziyaret edip burada cam bibloların yapılışını görebilir ve alışveriş yapabilirsiniz.




   



Temel Reis'in Köyü
Malta’da görülebilecek diğer güzel yerlere örnek olarak Temel Reis filminin çekildiği ve filmden sonra dekorun sökülmeyerek ziyarete açıldığı Popeye Village, Malta ile özdeşleşen klasik sandalların süslediği balıkçı köyü Marsaxlokk göze çarpmakta. Malta’nın güneyinde yer alan bu balıkçı köyü her ne kadar modern turizmin gelişmesi ile tatil merkezlerine dönüşmüş olsa da geleneksel havalarını korumakta. Ülkenin en ünlü balık restaurantları Marsaxlokk deniz kıyısında bulunuyor. Pazar günleri Marsaxlokk limanında kurulan sokak pazarını gezebilirsiniz.






Sliema
Alışveriş merkezleri ve canlı hayatıyla tipik bir Avrupa kenti olan Sliema, parmak şeklinde birbirine paralel olarak denize uzanan ve etrafları surlarla çevrili tarihi Three Cities ve eğlence hayatının kalbi, 24 saat uyumayan özgür şehir St. Julians verilebilir. Adanın en büyük ve modern şehri olan Sliema, cafeleri, alışveriş merkezleri, restoranları, sahilleri ve değişik konaklama seçenekleri ile Malta’nın en gözde şehirlerinden biri. İngilizce eğitim veren özel dil okullarının çoğunun burada oluşu; Sliema’yı  diğer şehirlere göre daha canlı kılıyor.




Gozo Dalış Cenneti
Bunların yanında Gozo Adası’nda Malta denince akla ilk gelen görsel zenginliklerden olan Azure Window, UNESCO kültür mirası listesinde yer alan Ggantija Tapınakları ve eşsiz plajlar var. Ancak şüphesiz ki Malta’nın en berrak suları ve en güzel plajları bu üç adanın en küçüğü olan ve yerleşimin olmadığı Comino Adası. Hiçbir sanayi üretimin olmadığı, otellerin denizi kirletmediği ve her daim bakir kalmış olan bu ada adeta cennetten bir köşe gibi. Özellikle de Blue Lagoon’ ün manzarası Malta’ya gidip görülmeden gelinmemesi gereken yerlerden.




Gece eğlencesi
Malta ‘nın öve öve bitirilemeyen gece hayatı daha çok St Julians ‘ın Paceville bölgesinde yoğunlaşıyor. Tatmin edici sayıda bar ve kulübün bulunduğu bu bölgede özellikle cumartesi geceleri kalabalıktan adım atmak zor. Malta'da içki sudan ucuz; en lüks kulüplerde bile bira 2 € ya satılıyor.





Yeme-İçme
Yıllarca kuşatmalar altında bulunan Malta yemeklerinde İtalyan, Arap ve İspanyol etkisi görülüyor. Başta pizza ve makarna çeşitleri olmak üzere tavşan eti çok tüketiliyor. Balık, deniz ürünlerinin yanı sıra ithal edilen kuzu eti mutfakların baş tacı.
Likörleri ve şarapları çok meşhur. Kaktüsten çileğe, keçiboynuzundan incire kadar birçok likör çeşitleri bulunuyor. Gozo'nun domatesi çok meşhur.
İmoaret denilen hurmalı hamur tatlısı Arap etkisiyle, Ricotta Canolli ise İtalyan etkisiyle ortaya çıkmış geleneksel Malta tatlıları.